Cinque Terre
Ebü'l Abbas Seyyari -
E
vliyânın büyüklerinden. İsmi, Kâsım bin Kâsım el-Mehdî, künyesi Ebü'l-Abbâs Seyyârî'dir. Fıkıh ve hadîs ilimlerinde büyük âlim idi. Fazîletler ve kerâmetler sâhibi olup, zamânın seçkin âlimlerindendi. Ebû Bekr-i Vâsıtî'nin en büyük talebesidir. Zamânındaki büyük âlim ve velîlerle görüşüp onlardan ilim ve edeb öğrendi. Tasavvufta yetişip kemâl derecelerine ulaştı.

953  senesinde Türkmenistan'ın Merv şehrinde vefât etti. Kabri orada olup, herkes tarafından ziyâret edilmektedir. Kabrini ziyâret edip, bu zât hürmetine Allahü teâlâya duâ ve istekte bulunanların, murâdlarına kavuştukları tecrübe ile sâbittir. Tasavvuf yoluna girmeden önce zengindi. Babasından kendisine çok mîrâs kalmıştı. Servetinin hepsini vererek, Resûlullah efendimizin iki tel mübârek Sakal-ı şerîfini satın aldı. Allahü teâlâ, Sakal-ı şerîflerin bereketiyle ona tövbeyi ve velîliği nasîb eyledi. Ebû Bekr-i Vâsıtî'nin sohbetiyle şereflendi. Yüksek derecelere kavuştu. Vefât ettiği zaman, vasiyeti üzerine, mübârek Sakal-ı şerîfleri ağzına koydular. Tasavvufta Seyyârî adıyla bilinen yolun temsilcisi ve yayıcısı oldu.

Ebü'l-Abbâs Seyyârî hazretleri, haram ve şüpheli şeylerden çok sakınır, dünyâya kıymet vermezdi. Allahü teâlâya isyân olabilecek hiç bir şeye ömrü boyunca yanaşmadı.

Kendisine; "Gönlünün Cennet bahçesi misâli çok güzel olması için Allah yolunda yürüyen bir kimse hangi ameli işlemelidir." dediler. Cevâbında; "Allahü teâlânın emirlerini yapmaya ve yasaklarından sakınmaya sabırla devâm etmek, sâlihlerle berâber olup, sohbetlerinde bulunmak ve dostlarına hizmet etmekle." buyurdu. Yine; "Bu yolda ilerlemek nasıl mümkün ve kolay olur?" diye sorulunca; "Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet etmek ve sâlihlerin sohbetine devâm etmekle." buyurdu.

Bir defâsında ceviz satın almak için bir dükkâna girdi. O ceviz isteyince dükkan sâhibi çırağına; "Cevizlerin iyilerini seç." dedi. Bunun üzerine Ebû Abbâs Seyyârî hazretleri; "Her ceviz sattığınız kimseye aynı muâmeleyi yapıyor musunuz. Herkes için iyilerini seçiyor musunuz?" dedi. Dükkan sâhibi; "Hayır bunu sizin ilminizin hâtırı için yapıyorum." dedi. "İlmin fazîletini, iki çeşit ceviz arasındaki farkla değiştirmem." buyurup, ceviz almaktan vazgeçti.

Yine; "Bir kimse, mutlakâ haklı olduğu halde, kendisini suçlu kabul edip, karşısındakine; "Sen haklısın, ben kabahatliyim." derse, âhirette bütün sıkıntı ve meşakkatlerden emin olur." buyurdu.

Buyurdu ki: "Hikmet ehli bir zâta sordular: "Rızkın nereden gelmektedir, nereden temin ediyorsun?" Dedi ki: "Dilediğinin rızkını genişleten ve dilediğini daraltan Allahü teâlâdan." diye cevap verdi.

"Her kim kalbini Allahü teâlâya karşı sadâkat üzere muhâfaza ederse, sıdk üzere olursa, Allahü teâlâ onun dilinden hikmet akıtır."

"Allahü teâlâ bir kuluna iyilik murâd edince, onu kötü hallerden korur. Gadâb ettiği kuluna da öyle bir hal verir ve o kimsenin sıkıntısından, zararından herkes kaçar."