nlü İstanbul zelzelesi, böyle bir muâyede (bayramlaşma) sırasında oldu ve ben, Muâyede Salonu'nda idim. Sadrâzam ve nâzırlar tebriklerini arz etmiş, en kıdemli vezirlere sıra gelmişti ki, ortadaki muazzam avizenin zangırdadığını duydum. Baktım, diğer âvizeler de sallanıyordu. Büyük âvizeden büyük bir parça kopmuştu, teşrifat-ı umûmiyye nâzırı Vezir Münir Paşa'nın tepesine düşmek üzere idi. Zeminin, ayağımın altında gidip geldiğini hissettim.
Japonya'da ve Güney Amerika'da pek çok zelzele görünmüştür. Zelzele olduğunu hemen anladım. Sıvalar düşmeye ve pencere damları çatlamaya başladı. On anda büyük panik oldu. Sivil ve asker, Dolmabahçe Camii avlusuna açılan pencerelere koşup oradan dışarıya atlamak istiyorlar, tavanın başlarına yıkılacağından korkuyorlardı. Heyecanını gizleyen ve itidâlini kaybetmiyen tek şahıs, II. Abdülhamid idi.
Yaşlı hâriciye nâzırı Said Paşa ile birkaç kişi, Pâdişâha, salonu terk etmesi için yalvarıyorlardı. II. Abdülhamid, kulak asmadı. Tahttan kalktı. Hünkâr başimâmını çağırdı. Duâ etmesini emretti. İmâmın dâvüdi sesiyle yaptığı duâyı hiç unutamıyacağım, tüylerim diken diken oldu. Duâ bitti ve zelzele de bitti.
Padişah, muayedenin devamını irâde etti. Hiçbir şey olmamış gibi tebrikleri kabule devam ediyordu. Ama kısa fasılalarla yer sarsıntısı da devam ediyordu ve herkesin korkudan benzi solmuştu. Tavana yakın husûsi bölmelerdeki elçiler, korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlar ve paniğe kapılmışlardı.
Yıldız Suikasti
Ermeniler, merhum Sultan II. Abdülhamid’e, Yıldız’daki Hamidiye Câmi-i Şerifi’nde bir Cuma namazı çıkışında bombalı bir suikast tertip etmişlerdi. Oraya getirilip yol kenarına bırakılan bir arabada müthiş bir infilâk husûle gelmiş, Padişah namaz çıkışı câmi-i şerifin merdivenlerinden Şeyhülislâm Cemâleddin Efendi ile mûtâd hârici ayaküstü üç-beş dakikalık bir görüşme sebebiyle vâkî gecikme sâyesinde mutlak bir ölümden kurtulmuştu.
1905 yılı, 21 Temmuz’unda üçü asker olmak üzere 26 kişinin şehid olduğu ve 58 kişinin de yaralandığı bu müthiş suikast esnasında hiçbir telaşa kapılmadan gür sedasıyla:
– Korkmayınız, korkmayınız!.. diye bağıran, sonra da;
– Herkes yerinde dursun!.. diyerek gayet vakur bir surette arabasına binen Padişah'ın, bu arada sağa-sola kaçışanlar, kılıcını düşüren yaverler gözünden kaçmamış ye bunlarla ilgili olarak da sağa-sola talimatlar yağdırarak arabasına binmiş, dizginleri eline alarak ecnebi sefirlerin:
– “Viva (yaşa) Sultan!..” âvâzeleri ve alkışları arasından sarayına avdet etmiştir.
Sultan Abdülhamid Han:
‘‘- Bomba patladıktan sonra, ben Mabeyin dairesine dönmüştüm. Selamlıkta bulunan sefirler, birer birer geçmiş olsuna geldiler.
Bunların arasında Avusturya sefiri de vardı. Sefir, benim gösterdiğim metanet ve soğukkanlığı takdir ettikten sonra sordu:
- Korkmadınız mı Şevketpenah, dedi:
Kendisine derhal şu cevabı verdim:
- Biz, Müslümanlar, kaza ve kadere itikat ederiz.’’
Kaynak: Yılmaz Öztuna – Büyük Türkiye Tarihi
Kadir Mısıroğlu – Bir Mazlum Padişah Sultan II. Abdülhamid
Ziya Şakir – Sultan Hamid’in Son Günleri