S
ultan Hamid sarayının en şanlı, en asil ve en cesur teşkilâtı “Söğütlü” adıyla bilinen maiyet süvari bölüğüydü. Bunan altı asır önce Anadolu’nun Bilecik, Söğüt ve Eskişehir havalisinde yerleşmiş eski Türk boylarından Karakeçili aşireti mertliği, cesareti ve temiz ahlâkı itibarıyla Sultan Hamid’in dikkatini çekmişti.
Bu aşiret çocuklarının damarlarında dolaşan temiz Türk kanı, çevrenin ve zamanın kötü tesirlerinden uzak kalmış ve hiçbir şekilde bozulmamıştı. Sultan Hamid, kendi sarayının içinde çeşitli ihsan ve nimetlerle yaşattığı güvenlik teşkilâtının son tahlilde kendisine maddî menfaatlerle bağlı olduğunu ve bu bağların samimiyet derecesinin şüpheli bulunduğunu bilir ve vaziyeti ona göre idare ederdi.
Tereddütsüz denilebilir ki, sarayın çakıltaşı türünden süslemesini meydana getiren güvenlik teşkilâtı arasında “Söğütlü maiyet bölüğü” bir pırlantaydı. Sultan Hamid, Karakeçili aşiretinin hepsi yakışıklı ve levent delikanlılardan oluşan 200 kişilik bir mızraklı maiyet bölüğü kurmuştu.
Bunların kimisi simalarına pek yakışan sakalları, kimisi Türk ırkının bütün renklerini taşıyan geniş yüzleri, kimisi de asil bir tevazuya bürünmüş cesur ve gürbüz halleriyle hemen dikkati çekerlerdi. Sultan Hamid’in bu mızraklı bölüğüne olağanüstü derecede teveccüh ve itimadı vardı. Bunların âmiri Mehmet Efendi isminde bir zâttı. Temiz ahlâk ve cesaret timsali olan bu Mehmet Efendi, bölükten bir arkadaşıyla birlikte Sultan Hamid’in yatak odası yanında yatardı. Sultan Hamid, hayatının korunması görevini bunlara vermişti.
Padişah’ın huzuruna girmek ve odası civarına yaklaşmanın ne gibi durum ve şartlara bağlı olduğunu bilenler, yatak odası önünde nöbet beklemenin ne demek olduğunu takdir ederler. Sultan Hamid, Söğütlü bölüğünden daima memnuniyet ve övgüyle bahseder, onlarla görüştüğü zaman:“Öz hemşehrilerim!” diye hitap eylerdi.
Yıldız sarayında insanların her çeşidini, insan ahlâkının her rengini, iyilik ve kötülüklerin her derecesini görmüş bir insan sıfatıyla şunu söylemeyi kendime vicdan borcu bilirim ki, damarlarında Türk neslinin temiz ve mübarek kanı dolaşan bu Karakeçili bölüğünden hiçbir fert, hiçbir şekil ve surette ne şahsen ne de başkasının aracılığıyla kötülük etmemiş ve kötülüğe alet olmamıştır. Bunlar Yıldız Sarayı’na bir kaya gibi girdiler, zamanı gelince yine bir kaya gibi tertemiz ve lekesiz çıktılar. Allah kendilerinden razı olsun!
Not: Bu makalenin yazarı Sultan Abdülhamid Han'ın Başmabeyncisi idi.