S
ultan Abdülhamid Han, Selanik ve Beylerbeyi Saraylarında gözaltında tutulurken muhafız subaylarla yaptığı sohbetlerde günün siyaseti hakkındaki görüşlerini aşağıda okuyacaksınız:
******
Beni, 93 harbine Mithad Paşa sürükledi. Eğer bana kalsaydı, işi sulhen hallederdim. 313 harbine gelince, onun da müsebbibi doğrudan doğruya Yunanlılardır. Ben hiç harbi sevmem ve kati bir mecburiyet olmadıkça harp etmeyi istemem. Onun için, zamanında birçok siyasi hadiselerin önüne geçtim.
Başka devletlerin, ancak ordularla halledebileceği birçok meseleyi, bazen bir sefirin karısına bir pırlanta gerdanlık. Bazen de Avrupa ricali siyasilerine nişanlar vermekle hallettim. Zamanımda Avrupa kaç defa harb-i umumi tehlikesine girdi bilir misiniz? Ben ne yaptım yaptım, buna mâni oldum. Amma nasıl? Bunu ben bilirim.
Benim en büyük siyasi muvaffakiyetim İngilizler ile Rusların birleşmesine mani olmaktı. Ben, her çareye başvurarak, İngilizler ile Rusları bizim ile alakalı olan hiçbir mesele de birleştirmedim. İngilizlerle Rusların fiilen birleştiği gün kıyamet kopar dünya kana boyanır.
******
Bizdeki diğer milletler gibi Musevilerin de gizli emelleri vardır. Onlar da, Yafa ve Kudüs cihetlerinde yerleşmek, kendine merkez teşkil etmek istiyorlar. Bir tarihte bana da müracaat ettiler.
******
Bulgarlar hiç rahat durmazlar. Benim zamanımda da yapmadıklarını bırakmadılar. Bazen Hüseyin Hilmi Paşa’dan aldığım raporlar geceleri uykumu kaçırırdı. Bu adamların işi gücü bomba atmak, köy yakmak, adam öldürmektir.
******
Ben makamda iken Rumeli’de ihtilafların şiddetlendiği zaman dikkat ederdim, siyaset cereyan ve tazyiki nereden geliyor? Eğer Ruslar tarafından geliyor da Bulgarları mülâyim tutmak icap ediyorsa, hemen Bulgar Eksarhi ile kapı kâhyasını bir bahane ile saraya getirtir, bir ziyafet verir ve bir miktar da ihsanla taltif ediverirdim. Bir de bakardım ki derhal Bulgarlar sükûnet bulmuş. Ortalık, süt limanlık olmuş. Şayet, İngiliz siyasetini okşamak lâzım gelirse, Rum patriğini çağırtır, onunla yüzüne güler, Rumları da böylece memnun ederdim. Fakat hiçbir zaman, ikisini bir araya getirmezdim. Çünkü Devletin umumî siyasetini ihlâl etmemek için Patrikhane ile Eksarihhanesi birbirine dargın yaşatmak lâzım geldiğine kaniydim.
******
Bulgarlar gibi daha dün bizden ayrılan ve bize çobanlık etmiş olan heriflere mağlûp ve rezil olmaktansa işi tedbir ile halletmeye muvafık gördüm. Ruslar’a yalvardım, ne yaptım yaptım muharebenin önünü aldım.
******
Baş makaleyi iyi bulmadım. “Moskoflar şöyle, Moskaflar böyle” diye ağızlarına geleni yazmışlar. Bu gibi şeyler faide yerine zarar getirir. 93’deki muharebenin sebeplerinden biri de yine bir gazete meselesidir. O zaman da Karagöz isminde bir gazete çıkıyordu. Bu gazete, Devlet-i Aliye’yi bir arslana Rusya’yı da bir ayıya benzetmiş. Arşları ayının üstüne bindirerek bir resim yapmış. Rus sefiri bunu görür görmez, gazeteyi kapıp Babıâli’ye gelmiş. Gazeteyi sadrazamın masasının üzerinde açarak “Bu nedir?” demiş ve derhal protesto vermişti.
******
Devletlerin birbirine karşı muamelatı çok incelmiştir. Bu gibi şeylerde işi zıddiyete bindirmemeli. Şunu iyi bilmelidir ki Avrupa bizi bir kaşık suda boğmak ister. Hepsi bizim düşmanımızdır. Kabahatimiz de Müslüman olmamızdır.
******
Rus diplomatları yaman adamlardır. Alimallah şeytana çarığı ters giydirirler.
******
Ben Ruslarla iyi geçinme politikasını takip ederdim. Şimdi ki çarın pederi olan imparator, bana haber göndermişti. “Bizim Osmanlı hükümeti ile aramızda ne mezheben, ne siyaseten artık hiçbir meselemiz yoktur. Osmanlı hükümeti, benim hayırhaklığımdan emin olsun” demişti. Ruslar aleyhine yazılan bazı şeyler onların gücenmesine sebep olur. Herhalde bunlar yapılmamalı, Ruslar idare edilmelidir.
******
Ben ne dün ne de bu gün Ruslarla harp edilmesine taraftar değilim. Ruslar iyi idare edilmek şartıyla daima bize iyi komşuluk ederler ve icap ederse muavenette de bunulurlar. Vakıa eski zamanlarda, Ruslardan az fenalık görmedik. Lakin bunu unutmak lâzımdır. Bizim onlarla, onların da bizimle hoş geçinmesi iki taraf için de çok faydalı bir siyaset olur.
******
Ben, Patrikhaneyi biraz okşamakla, Rumların bazı ileri gelen nüfuzlu adamlarını ele almakla bu işlerin sükûnet bulacağına itikat ediyorum. Ben saltanat zamanımda bunları daima okşadım. Benim meslek ve içtihadımın haricinde bir defa Babıâli’nin arası patrikhane ile açıldı. İşte 1313 Yunan muharebesi de o zaman zuhur etti. Yunanlıların çok tuhaf bir zihniyeti vardır. Bazı noktalarda pek hayalî düşünürler. Meselâ, biz İstanbul’u Rumlardan zapt ettik. Fetih günü onlar matem tutmak isterler. Eğer biz, küçük bir tezahüratta bulunursak derhal onların hissiyatını rencide ettiğimizi söylerler. Hâlbuki eski Bizanslı Rumlarla, bugünkü Yunanistan arasında ne münasebet var? Ben bunu bir türlü anlayamıyorum.
******
Haberiniz var mı? Dün akşam Almanların iki harp gemisi Çanakkale’ye iltica etmiş. Güya bunlar, ilan-ı harp haberini alır almaz Cezayir’i topa tutmuşlar. Tabii Fransız filosu haber almış, Alman zırhlıları da bizim tarafa kaçmış. Dün akşam geç vakit Boğaz’dan girmişler. Doğrusu bu hadise benim hiç hoşuma gitmedi. Böyle vakalar bizimle de harp zuhuruna vesile olabilir. Ahval pek karışık, Avrupa’da parlayan ateşten, bize de bir kıvılcım sıçramasın diye pek korkuyorum. Biz, Avrupa devletleri gibi değiliz. Bilhassa bugün, harp bizim için, bir felakettir. Eğer bizimkiler bu meselede bitaraflılığı muhafaza edebilirlerse, bu devlete en iyi hizmet ifa etmiş olurlar. İngilizlerin yaptığına da ne dersiniz. Bakınız, sultan Osman ve Reşadiye dritnotlarımızı zapt ettiler.
Ben bunu da pek hayırlı bir alâmet gibi görmüyorum. Bu da İngilizlerin bizim aleyhimizde bir infial beslediklerine delâlet eder. Zaten ben her zaman söylerim, İngilizlerin ipi ile kuyuya inilmez.
******
Alman’ların bize dost olduğu veya ilanihaye dost kalacağı ne malum. Bugün siyaset icabı birleşebiliriz. Fakat yarın da bir birimize kanlı bıçaklı düşman kesiliriz. Onları bu kadar içimize almak bütün esrarımızı açmak büyük bir hatadır. O zaman da İngilizlere yüz verdiler. Adeta donanmamızı İngilizlere teslim ettiler. İşte bakınız bugün İngilizlerle düşman vaziyete giriyoruz. Tabii, İngilizler bunu hazmedemeyeceklerdir. Zaten İngilizlerin dostluğuna güven olmaz. Bize tarihten düşman bir millettir. Ben iki üç defa zararlarını gördüm. Hatta başıma gelen felaketler de onların yüzündendir. Amcamın hal’inde de İngiliz parmağı vardır.
******
İngiltere’deki Liberal fırka bizim düşmanımızdır. Bunlar hep Türk düşmanı Gladeston’un çıraklarıdır. Onun fikrini takip ederler. Türk Müslüman düşmanlığı bu iki fırkanın başlıca medarı iftiharıdır.
******
İngilizlerin çok garip bir siyaseti vardır. Onlar, son sözü kendileri söylemek isterler. Bakınız daha donanmalarını hiçbir yerde kullanmadılar. Şöyle bir tarafta saklıyorlar. İhtiyatlı bulunuyorlar. Bundan maksat, hem dostları, hem düşmanları, yani iki taraf da tamamen yorgun bir hale gelince meydana çıkmak ve umumi vaziyete hakim olmaktır.
*****
Ben, her vakit söylerim ya: Ah bu İngilizler en çok onlardan korkarım. Baksanıza Hidiv de burada kaldı. Bir türlü Mısır’a gidemiyor. Tabii orada İngilizlerden korkuyor. İngilizler her fenalığı yaparlar.
******
Bosna-Hersek’in Avusturya’ya geçmesinin sebebi hep İngilizlerdir. Hatta şarki Rumeli’nin Bulgaristan’a ilhakında da İngilizler ön ayak olmuşlardır.
******
Biz Ermenilere hiçbir zaman zulüm etmedik. Bilakis çok lütuflarda bulunduk. Onları aramıza aldık. Vaktiyle en süfli hizmetlerde bulundukları halde sonraları içlerinden birçoklarını vezir bile yaptık. Şimdi bunları unutuptaa tarihlerinden mazilerinden bahsetmeye ne lüzum var? İran’dan, Rusya’dan hicret ederek bize iltica ettiklerini unutuyorlar mı? İnsan tarihten bahsettiği zaman hakikati tahrif etmemelidir.
******
Bizim hükümet aleyhindeki komitelerle en ziyade İngilizlerle Yunanlar alakadar olurlar. Emin olun bugün Avrupa’da bulunup da hükümet aleyhinde çalışanları el altından himaye eden ve belki de onlara yardım eden İngilizler ve Yunanlardır. Ah bu İngilizler saman altından su yürütürler.
******
Öteden beri ben söylemiyor muydum: Romanyalıların sözlerine inanılmaz, demiyor muydum? Bakınız sözüm nasıl çıktı. Göreceksiniz, yakında Yunanistan da itilâf devletleriyle beraber harbe girecek, benim bütün tahminlerim, birer birer çıkacak. Ah, o İngilizler yok mu? Bütün bunları İngilizlerin parası ve şeytanlığı idare ediyor. “Alman zeplinleri Londra’ya bomba atıyor.” Diyorlar ya… Emin olunuz ki İngilizlerin üzerinde hiçbir tesir hâsıl etmez. Hayal bu ya, mümkün olsa da gözlerimizi kapasak, kendimizi bir an sonra Londra’da bulsak, harpten evvel ne varsa, her şeyi yine yerli yerinde görürüz. Sanki dünyada muharebe olmuyormuş gibi.
Kâinat, yansa, yıkılsa, Londra’da yine eğlenceler bakidir. İngilizler yine altın ve gümüş tabaklarda yerler, içerler, yine zevklerine devam ederler… Asıl düşünülecek biziz. Bakalım bizim halimiz neye varacak?
*****
İngiliz diplomatlarının ağzından çıkan sözlere bakınız, daima lastiklidir. Nereye çekilse oraya gider.
******
İngilizlerin ayağını memleketimizden kırıp çıkarmak için Yafa-Kudüs hattını da üç yüz bin lira gibi fahiş bir fiatla İngilizlerden satın aldırdım. Hicaz şimendifer gazeteleri bana şiddetli bir hücumda bulundular. Taymis vesaire gibi gazeteler, beni bir İngiliz düşmanı olmak üzere ilan ettiler. İşte bakınız, bütün dediklerim, geldi çıktı. İngilizlerin bizim hakkımız da ne kadar fena fikir besledikleri tamamen anlaşıldı. Fakat zarar yok. İnşallah, bize verdikleri zarar, bu kadarla kalır. Yakında hayırlısı ile şu belâlardan kurtuluruz. Ne yapalım? Elimden başka bir şey gelmiyor. Yalnız, dua…
*****
Almanlar, sermayelerine karşı çok haristir. Yarın en küçük menfaatleri haleldar olursa, bize müşkülât çıkarabilirler. Gözümüzü dört açmalıyız. Harp de galip gelmeye ne kadar düşünüyorsak, yarın siyasette de mağlup olmayı o kadar unutmamalıyız. Son pişmanlık faide vermez. Bizim dostumuz, çok azdır.
******
Vaktiyle, İngilizlerin teşvikiyle Ruslar Süleymaniye ve havalisini benimsemek istediler. Mesele, büyük adeta harbe müncer olmak istidadını gösteriyordu. Ben, ne yaptım yaptım: Vaktiyle Derviş Paşa’nın vücuda getirdiği bir haritayı ortaya koydum, şöyle ettim, böyle ettim, bir karış yer vermedim. Felâketim zamanına kadar o haritayı yatak odamda saklıyordum. Kim bilir ne yaptılar? Diğer birçok şeyler gibi şüphesiz onun da kıymetini bilmemişlerdir.
******
Her vasıtaya müracaat ederek Ruslarla, İngilizlerin arasını açtım. Son zamanlarıma kadar bu iki hükûmetin ittihadına mani olmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Buna en çok nasıl muvaffak oldum bilir misiniz? Daima Rusların izzeti nefislerini okşamakla.
Kaynak: “Sultan Hamid’in Son Günleri” – Ziya Şakir