R
usya Bilimler Akademisin’den Prof. Dr Alfina Sibgatullina "İki imparatorluk arasında Rusyalı Müslümanlar" isimli kitabında Rusya’dan Hicaz’a giden hacı adaylarının giderken ve gelirken İstanbul’da bir süre kalarak, evliya türbelerinin camilerini ziyaret ettiklerini kaydederek, şöyle devam ediyor:
Rusya’nın hacı adayları Odessa’daki Türk elçiliğinden vize alırlardı. Rusyalı Müslümanların konsolosun hizmetleri hakkında herhangi şikayetleri olmadığı gibi, evrakların kayda geçirilmesi ile ilgili muameleden ve memurların nazik davranışlarından memnun idiler. Konsolosa müracaat eden Müslümanlar vize ücretlerinin düşük olmasına ve evrak kayıtlarının süratle yapılmasına şaşırıyorlardı. Halbuki Rusyalı memurlar saf kalpli hacı adaylarında bu tür hizmetler için çok yüklü para alıyorlardı.
Rusyalı hacı adayları her sene Osmanlı Padişahlarının Mekke şehrine gönderdiği Sürre Alayı’na katılmaya çalışıyorlardı. Bu kervan Osmanlı askerleri tarafından korunduğu için eşkiya bedeviler hacı adaylarına saldırmaya pek cesaret edemiyorlardı.
Osmanlı devletinin fakir hacı adaylarına yardım konusu "Kaspiy" gazetesinin sayfalarında da yer almıştır. Gazetenin haberine göre; Padişah prestij için, yüzün üzerinde yoksul hacı adayına gemi tahsis etmiş ve Arabistan’a kadar yolculardan ücret alınmamıştır. Bu gemilerin Arabistan ve İstanbul arasında onüç sefer yaptığı ve her seferde 100-150 kişinin ziyaretini tamamladığı ifade edilmektedir.
Genel olarak bu sene Türk idaresi, hacı adaylarına karşı oldukça lütufkâr davranıyor, İstanbul’da onlara şefkatle muamele göstererek ağırlıyor. Sultanın emrine istinaden ziyaretçilerde müsbet tesir bırakmak için hiçbir hizmetten kaçınılmıyor; Sultanın yaveri Çerkez Mehmet Paşa onlara biletleri bizzat takdim ediyor ve gemiye kadar uğurluyor. Aynı şekilde Padişah yine devlet hazinesinden ihtiyaç içerisinde olup Küdüs’e giden, Katolik hacılar için de ziyaret bütçesi ayırmıştır.
Ayrıca Sultan II. Abdülhamid Han, 1897 yılında Mekke’de fakir hacı adayların kalması için 6 bin yataklı bir misafirhane inşa ettirdiği gibi, aynı şekilde hastahane ve eczane inşası için de 30 bin lira harcamıştır. Misafirhane inşasını Askeri Teftiş Kurulu azası olan Asaf Paşa, daha sonra Albay Münir Bey yürütmüştür. Kabe’den bir buçuk saat mesafede uzakta olan Cevrel de bir misafirhane inşasına 1894 yılının Ocak ayında başlamış, 1897 yılı haziran ayında sona ermiştir. Bunun için 50 bin lira para harcanmış, bunun dışında 15 bin lira yıllık bir tahsilat dahi ayrılmıştır. İkinci Meşrutiyetin (1908-1909) ilânından sonra, misafirhane binası, askeri kışla olarak kullanılmıştır.