ngilizlerin parmağı olan “31 Mart Hadisesi”nin tertipçileri arasında bulunan şair filozof Rıza Tevfik bu meşûm ihtilâlden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz sefaretine gittiklerinde çok soğuk bir şekilde karşılanırlar. Rıza Tevfik bu harekete o anda bir mana veremez. Çok sonraları İngiltere’ye oğlunu görmeye giden Rıza Tevfik, o dönem İngiltere’nin Türkiye büyük elçisi olan Lord Nicholson’ı ziyaret eder. Bir ara sohbet sırasında Rıza Tevfik, eskiden 31 Mart Hadisesi’nden sonra İngiliz sefaretinin kendilerine gösterdiği soğuk adem-i kabulün sebebini sorar. Lord cenaplarının verdiği cevap çok enteresandır.
“Dostum Rıza Tevfik Bey… Biz
Jön Türkler’i teşvik ettik. Onlardan büyük neticeler bekliyorduk. İhtilal
olacak; istibdat ile beraber Sultan da bahusus temsil ettiği hilafet müessesesi
de alaşağı edilecekti. Fakat aldandık, beklediğimiz neticeyi alamadık. Zira
ihtilâl yaptınız, gerçi Kanun-i Esâsi geldi, fakat Sultan da hele hilafet
müessesesi de yerinde bâki… Rıza Tevfik, Lord’un cevabını tam olarak
anlayamamıştır. Yeniden bir sual sorma ihtiyacı hisseder: “İngiltere devlet-i
fahîmesini, hilafet müessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor?”
Nicholson’ın cevabı çok ibretlidir:
“Haa… Dostum Rıza Tevfik
Bey… Biz Mısır’da bilhassa Hindistan’da İslâm kitlelerini idaremiz altına
alabilmek için milyonlarca altın harcadık, muvaffak olamadık. Halbuki
Sultan? Yılda bir defa bir
“selam-ı şahane”, bir de “Hafız
Osman hattı kuran-ı kerim” gönderiyor, bütün İslâm ümmetini, hudutsuz bir
hürmet duygusu içinde, emrinde tutuyor.
İşte biz ihtilâlden ve siz
Jön Türkler’den ihtilâl sonunda sultanların da, hilafetin de, yani bir selâm-ı
şahane ve bir Hafız Osman Kur’an’ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de
devrilmesini bekledik, aldandık. İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul
gördünüz…”